Haziran, 2012 için arşiv

Göğe Bakma Durağı – Turgut Uyar

Yayınlandı: 10/06/2012 / Alıntı
Etiketler:

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım

 

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

 

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım

Turgut UYAR

Olay, Maraş’ın eski mahallelerinin birinde geçer.

İlkokul yıllarımdı. Günlerden bir yaz günü, ikindi sonu.

Evimizin serin salonuna her zamanki vaktinde gelip oturdu babam. Ocağa çay koyduk, çay demini aldı.

Babam, “Ede, kaç bardak çay içersin günde?” diye sorulacak adamlardan değildi. “Bugün kaç demlik çay içtin?” diye sorsanız, yerli yerinde bir soru olabilirdi ancak.

Demini alan çayı salondaki sedirde ailecek içerken babam şiir okumaya başladı:

İsyanlı Sükût

Gitmişti makama arz-ı hâl için,
‘Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim…
‘Şey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı…
Bir baktı konağa alttan yukarı,
‘Vay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Çekti ayakların kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı.. neden sonra garsonu gördü,
‘Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

İçmedi, masada unuttu çayı;
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı,
‘Say’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ateş.
Sordum: ‘memleketin neresi gardaş? ‘
‘Köy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden;
Salladı dilini… vazgeçti birden,
‘Oy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

“Baba, bu şiiri sen mi yazdın?” diye sordum, ağladığımı belli etmemeye çalışarak. Yaşadığı bir olayı anlatır gibiydi.

“Yok, kızım,” dedi yutkunarak. “Abdurrahim Karakoç abimizin şiiri…”

O gün bu gündür, Abdurrahim Karakoç abimdir. Abimizdir, bizi bize anlatır. Haksızlığa tahammülü olmayan, sevdalı, yağız Anadolu delikanlısıdır. Sevdiğinin sarı saçlarına bağlamıştır gönlünü ki hiç çözülmez bir daha. Aşkı kâğıda da yazabilmiştir, kalbine de…

Hastalığına akciğer enfeksiyonu teşhisi konmuştu. Tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, Abdurrahman Cahit Zarifoğlu abimizin ölüm yıldönümünde, 7 Haziran 2012 Perşembe günü, öğle üzeri, gözlerini ebedî âleme açtı.

Ailenin daha önce Hacı Bayram Camii’nde kılınacağını duyurduğu cenaze namazı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ricası üzerine, Kocatepe Camii’nde kılınacak. Bugün, Cuma namazının ardından Kocatepe Camii’nden ebedi âleme uğurlanacak Abdurrahim Karakoç abimiz.

Kardeşi Osman Karakoç, Abdurrahim Karakoç abimizin, “Memleketimizin her yeri aynı. Orası da Müslüman toprağı burası da. Onun için ben nerede ölürsem oraya defnedin. Biz sanatçı değiliz, milletvekili değiliz, onun için arkamdan alkış vesaire istemiyorum,” diye vasiyette bulunduğunu söyledi.

Cenaze namazının ardından abimizin naaşı, Muhsin Başkan’ın da mahşer gününü beklediği, Taceddin Dergahı’nda toprağa emanet edilecek.

Biz iyi bilirdik kendisini Rabbim, şahit ol…

Emine Okumuş

8 Haziran 2012 Cuma

02:23 Çengelköy – İstanbul

Hâmiş: Daha önce duyurulduğu üzere abimizin naaşı Taceddin Dergahı’nda değil de Abdulhakim Arvasî Türbesi’nin de bulunduğu Bağlum Mezarlığı’nda toprağa emanet edildi.

Buraya da bakılabilir: